Kitap 1: DESEN: Bölüm 15

Nihbrin
Nihbrin
Published in
9 min readJun 27, 2022

--

* * *

“Bazı kurallar esnetilmek için değil, uymak zorunda olduğunuz için oradadır.”

* * *

Robliu, eski tanrılar ile olan savaştan bir süre önce, Orin ve Erin’e kısa ama önemli bir ders verdi.

Yüzü görünmeyen kısık sesli ve öteki dünyalı havası taşıyan adamın, tüm olağan dışı iticiliğine rağmen samimi ve sıcak bir mizacı vardı.

Erin, o günü tekrar tekrar hatırlıyordu. Adama karşı meraktan başka kesinlikle hiç bir şey hissetmiyordu. Robliu onun biyolojik babası olabilirdi ancak Erin için aslında bir baba figürü var olacaksa bile bu ancak Esrod olurdu.

Orin ise daha neşeliydi. Robliu ile iyi anlaşıyordu. Zaten Orin herkese karşı böyleydi ve Robliu da bir istisna değildi.

“Kural bir, Gond içinde zaman yolculuğu yapamazsınız. Deneyebilirsiniz ancak başarılı olamazsınız. Olmayı başarmanız için temelde daha farklı bir büyü kullanmanız gerekir. Geçmişteki veya gelecekteki sizin aklınıza misafir olmanız veya istila etmeniz icap eder. Bunu daha önce deneyimlemediyseniz, bu daha sonra o güne yolculuk etmediğiniz anlamına gelir. Öte yandan bu yolculukları rüyalarınız sırasında yapmışsanız fark etmeniz mümkün de değildir ve var olan zaman akışına etkisi minimum düzeyde olacaktır. Rüyaların unutulması yaratıcı tarafından eklenmiş bir koruyucu mekanizmadır diyebiliriz. Gond’tan da önce işleme alınmış bir düzene sadık kalınmıştır. Çok fazla ciddiye almamak gerekir ancak zaman zaman oldukça yardımcı olurlar. Bazı kişiler bu konuda çok yeteneklidir ve geleceği isabetli bir şekilde gördükleri iddia edilebilir. Ancak bildiğim kadarıyla siz bu işleme yatkın değilsiniz, bu yüzden bu seçeneği görmezden gelmenizi isteyeceğim. Örnek verecek olursam, sayın Esrod rüyalara bile gerek duymaksızın benliğini Gond içerisindeki zamanda dahi, geriye veya ileriye gönderebilir. Hatta eş zamanlı çalışabilir, oldukça mucizevi bir yetenek, neredeyse tanrısal diyebilirim.”

“Kural iki, Gond’tan eskiye, yani yıldızların yok oluşundan öncesine istediğiniz bir zaman dilimine veya uzak bölgesine yolculuk yapabilirsiniz. Bu zamanda ve mekanda yaptığınız hiç bir müdahale kalıcı olmayacaktır veya sadece o alternatif evreni ilgilendirecektir. Bu kurala bağlı olarak, aynı zamana ve evrene tekrar geri dönmeniz mümkün değildir. Yani, bir defa yürüdüğünüz zamanda, tekrar kendiniz ile karşılaşmanız ihtimal dışıdır. Bir defa o evreni terk ederseniz arkanızdan sonsuza dek erişime kapanır. Bunun sebebi o evren ile alakalı değildir veya herhangi bir defansif mekanizmanın varlığı söz konusu edilemez; gerçek sebebi sizin siz olmanızdan kaynaklanır. Sizler, yani zaman örücüler, tekil varlıklarsınız, kendiniz ile karşılaşmanız olağan üstü bir problem oluşturacaktır. Bunu bir canlının nefesini tutarak intihar edememesine benzetebiliriz. İçgüdüsel olduğunu iddia edebiliriz. Belki başka ve henüz bilgim dahilinde olmayan sebepleri de olabilir ancak temel sebebi, tüm kainatta tek başınıza tek bir zaman çizgisine sahip olmanızdır. Gond içinde doğmuş herkes bu kurala tabidir. Ayrıca Gond’un dışarısından buraya getirilmiş herkes yine aynı şekilde bu kurala tabidir. Kısacası, Gond’ta yaşayan herkes bu kurala isteyerek veya istemeyerek uymak zorundadır.

“Kural üç, Gond dışından birisini buraya getirebilmeniz için, o kişinin tüm alternatif evrenlerde var oluş amacına ulaşmış olması ve ruhunun artık kainatta var olması için herhangi bir sebebinin kalmaması gerekir. Bunu izah etmek benim için bir hayli güç. Ancak şöyle düşünebiliriz…”

Kara tahtaya tebeşir ile dev bir daire çizdi.

“Bu, Zamancı’nın, yani gerçek ve tek yaratıcının erişebildiği veya erişmeyi seçtiği sınırdır. Her şey bu sınırlar içerisinde olur ve biter. Buna gerçeklik, kainat demeyi tercih ediyoruz. Bazen tekrar yaratılır, bazen yeni düzenler oluşturulur. Bu düzlem içerisinde yeni evrenler yaratılır ve bu evrenlerin bir kısmı birbirileri ile ilişik olmayabilir. Evrenlerin çarpışması sanılanın aksine bir yok oluş süreci tetiklemez ve çok nadirdir, en kötü olasılık ile iki evren kaynaşır ve farklı bir yeni düzen ortaya çıkartırlar.”

Kesişen iki kümenin kesişimi sonucu oluşan üçüncü küçük kümenin sınırlarını sildi ve iki kümeyi gerçek anlamda birleştirdi.

Dairenin içerisine mavi renkte yeni daireler çizdi. Bazılarını diğerlerinin içerisine çizdi ve bazılarını hepsinin dışına çizdi. İçte kalan dairelerin içerisine de yeni daha küçük ve iç içe sayısız daire ekledi.

“Alternatif evrenler, dış evrenlerinin kurallarına tabidir. Yani matematiksel ve fiziki olarak o kurallara uyarlar. Bazı yolculuk yaptığınız dünyalar sizin için çok da sevecen şartlara sahip olmaz. Yoğun asit kompozisyonuna sahip bir atmosfer ile karşılaşma ihtimaliniz var veya örneğin o gezegen tamamen su altında bir yaşam sunuyor olabilir. Yabancı atomlara ve elementlere maruz kalabilirsiniz. Bu olasılık yüzünden bazı koruyucu önlemler almadan yolculuk yapmamalısınız. Ancak her ihtimali göz önünde bulundurmanız mümkün olmadığı için önünüzdeki kitapta yer alan altı yüzüncü sayfadaki tılsım büyük önem taşımaktadır; ölmeye yaklaştığınızda acil ve otomatik bir şekilde Gond’a geri dönersiniz.”

İkili sayfayı ciddiyetle inceledi.

“Mavi evrenlerde veya beyaz dairenin içerisindeki hemen hemen her konumda yolculuk yapmanız mümkündür. Beyazın dışarısına yolculuk yapamazsınız. Beyazın dışı, Gond’un şu anda yolculuk yaptığı istikamettedir. Amacımız Zamancı’nın görüşünün ve erişiminin dışında olmaktır. Ondan kendimizi gizlemek için büyük bir enerji harcıyoruz. Bunu sayın Esrod’a borçluyuz.”

“Bizi fark etmemesi için, herhangi bir bağı olmayan kimseleri bulmak zorundayız. hata yapabilirsiniz ama bu yaptığınız son hata olur. Hepimizin son hatası olur. Bazen, kimseler, tüm kainatın sonu gelmesine rağmen kaderlerini örmeye devam ederler. Bu durum, beyaz sınırın da ötesinde, bizim için bilinen zamandan daha farklı bir işleyişin yürürlükte olduğuna dair güçlü bir kanıttır. Zamancı, bu ruhları hapsetmez veya onlara hükmetmeyi denemez. Dürüst olmak gerekirse varlıklarından haberdar olup olmadıklarını dahi bilmiyoruz. Ancak bu ruhlar eğer ki yaşamaları gereken akıştan uzaklaştırılırlarsa, istenmeyen bir doğal rezonansa girerek var oldukları tüm sistemleri yok etmeye başlarlar. İşte bu, bazılarının evrenlerin çarpışması olarak yorumladığı ama daha farklı bir sebebi olan fenomendir.”

Duraksadı ve boğazını temizlemek için içinde ne olduğunu bilmedikleri ve oldukça kesif kokan bir maşrapadan kendisine yoğun bir sıvı doldurup içti.

Orin elini kaldırdı, “Hemen hemen dediniz, Beyaz’ın içerisinde erişemediğimiz yerler olduğu anlamına mı geliyor?” dedi merakla.

Robliu kafasını salladı ve kırmızı renkte tek bir kare çizdi. Kapıya benzemesi için biraz özen gösterdikten sonra onlara geri döndü, “Inferno”

Erin, “Cehennem?” dedi şaşırarak.

Robliu tekrar başını salladı, “Hükümdarı tarafından davet edilmeniz gereken ve zamanın genel akışından bağımsız diyarlar da var. Inferno sadece bir örnek. Bir kısmı bizim bilgimizde değildir ve onlar da bizim varlığımızdan haberdar olmayabilirler. Eski tanrılar zamanın altındaki örtüde yolculuk ederler ve bu diyarları istila ederler. Teknik açıdan, bu beyaz daireye benzeyen ve farklı kurallara, muhtemelen farklı yaratıcılara sahip gerçeklikler ve kainatlar söz konusudur. Kapılar, bu gerçekliklere erişim sağlayabilirler. Ancak bilmeniz gereken şey, bu kapıları asla ama asla zorla açmamanız gerektiğidir. Ya bir kozmik şakaya kurban giderek yanlışlıkla girersiniz ya da davet edilmek için kapının ardından birisini çağırırsınız. Onlar da aynı şekilde buraya girmek için davet edilmelidirler. Eski tanrılar adını verdiğimiz yaratıklar ise işlerine gelmiyorsa bu davete kulak asmazlar veya kapıların kilitli olup olmadıklarını umursamadan içeriye dalıverebilirler. Sayın Esrod dahi beyaz sınırların, gerçekliklerin dışarısına çıkmayı başarmış değildir ancak bu kapılar vasıtası ile diğer beyaz sınırlara sahip gerçekliklerde gezmiştir.”

“Bir bakıma eski tanrılardan pek bir farkı yok?” dedi Erin alaycı bir şekilde.

Robliu cevapladı, “Kesinlikle. Fakat sayın Esrod, onların aksine, kapısı olmayan ve yeni keşfettiği bir gerçekliğe kendi kapısını yaratabilir.” dedi çok sıradan bir konudan bahsediyormuş edasıyla.

“Kural dört, Gond’ta doğmuş biri ölürse veya Gond öncesi yaşamış birisi tüm kaderini tamamlamışsa, ruhu beyaz sınırların dışarısına bir yolculuğa çıkar ve tekrar geri getirilemez. Esas, alfa gerçekliği tespit ederek, son kaderi tamamlandığında, ölmek üzereyken ve zamanına başka hiç bir etkisi olmadığı anlaşıldığında, ancak ve ancak işte o zaman Gond’a zorla getirilebilir. Bunun yapılabilmesi için Gond’ta o kişi için yeni bir beden inşa edilmelidir. Bu, sahip olabileceğiniz ve uygulayabileceğiniz en kudretli ve ihtişamlı büyüdür. Sizi diğer tüm büyücülerden ayırır. Yaşayan bir kukla inşa etmek, sayın Esrod ile tanışmama vesile olan bir uygulamadır. Bu büyünün mucidi benim ve ömrüm izin verdiği müddetçe onu öğrenebilecek herkese öğreteceğim.”

Erin düşünmeden “Kendin için de bir yeni beden inşa edemez misin?” dedi.

Odada bunun üzerine soğuk bir sessizlik oldu. Orin ona “bunu nasıl sorarsın” dercesine bakıyordu.

Robliu yavaşça cevapladı, “Yapabilirim, ancak bu beden benim cezamdır. Eğer bu bedeni terk edersem lanetim yeni bedende devam edecektir. Cezam bitene kadar herhangi bir denemem başarısız olacaktır. Ruhum lekelenmiş ve zarar görmüştür. Endişen için teşekkür ederim Erin.” dedi hafif bir hüzünle.

Açıkçası Erin kendisini bu soruyu sorduğu için suçlu hissetmiyordu. Hakiki bir merakı vardı. Duyarsız ama güçlü bir merak.

Orin konuyu biraz dağıtmaya çalışarak, “Öyleyse Gond’ta ölmek üzere olan biri de bu yeni bedene taşınabilir?” dedi.

Robliu kafasını olumlu şekilde salladı, “Teoride siz kendiniz bunu istemedikçe ölmeniz imkansıza yakın. En azından yaşlanamazsınız. Az önce kitapta gösterdiğim büyünün temeli budur. Eğer yolculuğunuz sırasında aşırı derecede ölümcül bir problem ile karşı karşıya kalırsanız, ruhunuz otomatikman Gond’taki yeni bir bedene taşınacaktır. Sayın Esrod ile yaptığınız yolculuklar olağan üstü güvenli, hatta bebek arabası gezisi diyebileceğim basit yolculuklardı. Ancak bundan sonra tek başınıza yolculuk yapmanız gerektiğinde, bilmediğiniz yeni diyarlar deneyimleyeceğinizde, burada bir kukla bırakmanızı şiddetle öneririm. Bu kukla yaşayıp soluk alan gerçek bir birebir beden olmak zorunda da değildir, herhangi bir nesne olabilir, aynı bir yaşayan ölünün flakterisi gibi davranacak avare bir mobilya, süs eşyası ve bunun gibi bir cisim olabilir. Hatta zekası sizden düşük kedi, köpek gibi canlılar bile atayabilirsiniz. Zamanla gerçek bedeninizi yavaşça inşa edebilirsiniz, sizler sıradan insanlar değilsiniz.”

Garip suyundan biraz daha içti,

“Örneğin, size komik gelebilir, Estu bir dönem için, çoban köpeğiydi.” İkisinin de tüylerini diken diken eden ve ancak kahkaha olabilecek bir ses çıkardı.

Erin ile Orin’in biraz kafaları karıştı. “Ancak Estu zamanda yolculuk yapamıyor ki?” dediler bir ağızdan.

Bu defa Robliu şaşkındı, “Bunu kim iddia etti? Görmemiş olmanız yapamadığı anlamına gelmez. Estu kendisi ile ilgili hemen hemen her konuda gerçekleri söylemekten sakınır. Hayır yalan söylemez ama gerçeğin tamamını da söylemez. Bu açıdan sayın Esrod ile çok benzerdir. Sadece eşi ile arasında bir sır saklamaz, tamamen birbirleri için yaratılmışlardır.” dedi neşeyle.

“Eşi mi?” dedi Orin merakla. Bu da yeni bir haberdi. Estu evli miydi?

“Ah, evet, siz onunla hiç tanışmadınız.” dedi gerçekten söyleyip söylememesi gerektiğine emin olamayarak.

~

Erin’in aklı güncel zamana geri döndü. Bu oydu, Estu ve eşi.

“Wilvarin” dedi Orin huşuyla. Erin boynunu hafifçe büküp ona emin misin der gibi baktı, “Babam ona, Arin dememiş miydi?”

Orin de bu defa ona aynı şekilde baktı, “Öyle mi demişti? Ancak şimdi ejderha ile konuşurken, adının Wilvarin olduğunu görebiliyorum.” dedi şaşkın şaşkın.

Erin tüm keşmekeşi görmezden gelerek iki elini megafon gibi ağzına dayayıp yukarıya doğru bağırdı, “ADINIZ WILVARIN Mİ?”

Ejderha yukarıya olan yükselişini öyle ani şekilde durdurdu ki, omzundaki adam az daha düşüyordu. Onlara o cüssedeki bir canlının beklemedikleri kadar hızlı bir şekilde dönüp baktı. Bir ejderhanın yüz ifadesini yorumlamak çok zor olmasa gerek diye düşündüler zira bu ancak ve ancak şaşkınlık olabilirdi.

Radohin, hızla yere dalış yaptı ve yanlarına indi. Çimenler bel verdiler ve saçları dört bir yana uçuştu. Ayağı yere basarken kanatları küçük buz kristallerine dönüştüler ve etrafa kar gibi yağdı, gövdesi hızla küçüldü ve insana benzer bir şekil aldı. Tüm bedeni beyaz ve parlak bir yüzeyi andırıyordu, gölgelerin erişemediği pürüzsüz bir sayfa gibiydi. Sonunda dönüşüm tamamlandığında, saçları bembeyaz, teni abanoz rengi ve gözleri eflatun kadın ile karşı karşıyaydılar. Aynı Estu gibi bir takım elbise giyiyordu ama onun aksine gömleği, ceketi ve pantolonu simsiyahtı. Kırmızı renkte ve üzerinde W yazılı kravatı aslında onu ele veriyordu. Uzun boyluydu, Erin ve Orin onun ancak omzuna geliyorlardı. İkili engel olunamaz şekilde kıkırdamaya başladı zira kadın Estu’yu aynı bir gelini taşır gibi tutuyordu.

Boğazını temizlerken Estu, itibarını daha fazla zedelemeyecek şekilde, olabildiğince sıradan bir şeymiş gibi yere bastı. Wilvarin gerçekten öfkeliydi, ismini avaz avaz bağırmaları yetmiyormuş gibi bir de bunu tanımadığı iki kişiden işitmişti.

Estu aralarına geçti ve önce beyaz saçlı kadını işaret ederek, “Bu benim karım, hayatımın aşkı, bir tanem, Wilvarin veya Arin. Ancak ona lütfen biz bize olmadığımızda Arin demenizi rica ederim.” Sanki Wilvarin duyamayacakmış gibi fısıldıyor hareketi yaparak “Bu konuda çok hassastır.” dedi ve abartılı bir göz kırptı.

Kadının ifadesi Estu konuştukça yumuşadı.

İkiliyi göstererek, “Bu Erin ve bu da Orin. Doğma büyüme Gond’lular.” dedi eşine dönerek. Kadın onları baştan aşağıya süzdü. Sonra Orin’e “Aklımı benden izinsiz okudun, değil mi?” dedi.

Bir tehditten ziyade büyük bir iş başaran çalışanını taktir eden patron edasındaydı. Orin ağzını açmadan kafasını salladı.

O esnada zırhta yeni patlamalar gerçekleşmekteydi ancak iblisler bu defa hazırlıklı olsalar gerek, hiç biri zırhı delip geçemedi.

Wilvarin sabırsız görünüyordu, “Tamam tanışma faslını aradan çıkardığımıza göre, işimize geri dönebiliriz. Takviyeler yolda, Gond’un bu katmanına gelmeleri biraz zaman alabilir, sivilleri korumanız gerek. İçeriye belki hiç bir şey girmemiş gibi gelebilir ancak insanların zihinleri zayıftır, eğer ki eski tanrılardan biri onlara sızabilirse, çok kısa sürede içeride yeni bir problemimiz olur, tek tek, herkesi, istisnasız bu katmandaki herkesi taramanızı istiyorum.” dedi Orin’i omuzlarından tutarak. Kavraması gerçekten çok güçlüydü.

Orin küçük kızlar gibi, sesi titreyerek “Tamam efendim” demekle yetindi.

Erin “Woaw.” dedi sadece. Estu ise gülmek ile yetindi. “O zaman, herkes işinin başına, sahi Esrod nerede?” dedi merakla ve uzakta oturup etrafı izleyen adamı görünce Estu’nun yüzü asıldı, “kılını bile kıpırdatmayacak değil mi?”

Erin başını salladı, “Hayır, dikkat çekermiş, sanırım. Onları çağırmadan önce bu konuda ufak bir tartışmamız oldu, bizim halletmemizi istiyor.” dedi zırhın dışındaki savaşı eli ile gelişi güzel işaret ederek.

Estu’nun yüzünde limon yutmuş gibi bir ekşime belirdi, “Haklı ama yine de sinir bozucu.” dedi.

Wilvarin ondan biraz daha kısa olan adamın kafasına elini koyup hafifçe saçını karıştırdı, “Halledemeyeceğimiz bir şey değil, hadi marş marş” dedi ve yine adamı kaldırdığı gibi form değiştirerek göğe yükseldi.

Yeterince uzaklaştıklarında Erin düşünceliydi.

Erin, “Babam, onun bir zamanlar köpek olduğunu söylemişti değil mi?” dedi yukarıya bakarken.

Diğeri burnundan güldü. Orin, “Sence ne zaman tanışmışlardır?” dedi sırıtarak.

“Aşk sınır tanımaz” dedi Erin, aynı şekilde ama ek olarak hafif bir alayla gülerken.

Orin’in elinden tuttuğu gibi koşar adım en yakın yerleşim kesimine doğru yola çıktı.

Koşmak zorunda oldukları için değildi, Erin isteseydi ikisini de en yakın kasaba meydanına ışınlayabilirdi. Henüz o kadar yorgun hissetmiyordu.

Sadece birlikte koşmuş olmanın keyfi için koştular. İkisi de hayatta olmanın zevki için, yanlarında ne götürdüklerini bilmeden koştular.

Yaşam sevinci, var olan güçlü uyuşturucudur.

Bölüm 16 İçin: https://nihbrin.com/kitap-1-desen-b%C3%B6l%C3%BCm-16-867e2f2c256c

--

--